Bu seyyar kumarbazın ağzı da laf yaptığından, çok laf çok para ikileminin arasında, gönlünü hoş tutacak, dilberler ahular yanından eksik olmazmış. Zamanında çok cefa çekmiş anasına da köyün en tepesinde bir konak yaptırarak, anasının da rahata ermesiyle emdiği sütler de helal-i hoş olmuş.
Kumar üstadının artık bu dünyada ve ahirette eza çekmesi neredeyse imkansızmış. Şansın ve talihin en sevgili aşığı, maddi ve manevi varlıkların da en muhterem dostu olmuş.
Gel gelelim bir gün kumar masasına son sahip olduğu şey donunu da bırakan Arap Kemal, artık afyonun verdiği rehavetle mi yoksa donu kaybetmenin acısıyla mı bilinmez, ''Her şeyimi almış olabilirsin ama lakabımı asla alamazsın, hem senin bir lakabın bile yok'' deyivermiş. Hikaye o ya herkes bir anda bir rüyadan uyanmışcasına bir sessizliğe gömülüvermiş. Masanın çevresindeki demli oralet içen yancılar, hileli kağıtlar dağıtmasına rağmen Seyyar Kumarbazın bahtını sallayamayan kulübber, donsuz Arap Kemal hatta masadaki zarlar bile Seyyar Kumarbazı sorgular gibi bakmış. Kumarbaz farkına vardığı gerçek karşısında diğer tüm gerçekleri bir anda unutuvermiş, Arap Kemal'in donunu ve kazandığı diğer ganimetleri masada bırakıp arkasını dönüp çıkmış. Kumarbazın kulüpten çıkmasıyla masada kalanlar masaya öyle bi yumulmuşlar ki bugün bile Arap Kemal'in donunu kimin talan ettiği çözülemez bir sırdır.
Kumarbaz seyyarlığı gereği her gün farklı bir bölgede, bebelerinin rızkını kadife cuhaya 'restleyen' kendini bilmezlerin her bi şeylerini alırmış.
Arap Kemal olayından sonra hayatında eksik bir şeyler onu rahatsız etmeye başlamış. Daha az konuşur, dilberle daha az zevk-ü sefa yapar olmuş.
O zamanlar ergin olmuş her erkeğin ismiyle müsemma bir de lakabı da varmış. Nasıl ki ölene kadar insan ismini taşıyıp onun hakkını verir, bu lakabı da layıkıyla taşırmış. Kazanılan lakaba ters hareket etmek ümmü haşa Allah'a şirk koşmak gibi bir şeymiş. Her erkek kendi meşgalesi, orjinal hikmeti ya da istekleri doğrultusunda bir lakaba sahip olurmuş. Dünya üzerinde her çıkan yeni gelişme, yaşanılan her durum bir lakaba intikal edermiş. Mesela güzide ülkemize televizyonun gelmesiyle televizyonla alakalı tüm lakaplar bir bir ademlerin duruşuna monte edilmiş. Karınca Mehmet, Anten Rıza, Tüp Mahmut, Gorillaz Recep, Parlement Ahmet yeni yeni de Çanak Ertem, Uydu Osman...
Kumarbazımızın yaratılışından ötürü hiç bir kusuru ya da fazlalığı yokmuş ki kendi bünyesine alıp lakabı olabilsin. bkz; Çolak Hasan, Topal Rüstem, Altıparmak Sezai.
Kumarbaz, Talih, Şans, Lafazan gibi lakapların çok önceden işgal edildiğinden mütevellit uğraştığı işlerden dolayı da bilindik bir lakap alamaz olmuş.
Gel zaman git zaman lakapsızlığı dillere pelesenk olmaya başlamış, artık onu köyün meydanında görenler selamı sabahı keser, gittiği diyarlarda bırakın oyuna dahil etmeyi kahveye bile almaz olmuşlar. Yancılar bile demli oralettin beleşliğini bırakıp yanına yaklaşmaz olmuşlar. Bu durumdan haberi olan anası oğlunun parasız kalıp konağı satacağından endişelenip ''ohh'' nidalarını bırakıp ''ahh'' nidaları evresine girmiş ki menapozun ardından ikinci bir dönüşümü kaldıramayacağı da köy meydanlarında dolanır olmuş. Kumarbaz bu dünya da öyle de böyle de yaşarım zaten şurda ne kadar ömür kaldı diyerek işin içinden çıkmasına rağmen. Anasının ahını alıp, sütünü helal etmemesinden kaynaklı ahirete intikal ettiğinde zebanilerle yüz göz olmaktan korkar olmuş. Bu korku içini dışını yiyip bitirmiş, gitmediği hacı hoca, ermiş evliya kalmamış kendisine uygun bir lakap bulması için ama fayda etmemiş. Kapısını aşındırmadığı şair feylosof kalmamış ama onlar da bir türlü uygun düşen lakabı bulamamışlar.
Derin bir boşluğun içerisinde meydandaki ''Sinekli Meyhaney'e'' yollanmış. Normal şartlarda buraya bile adım atamaması gerekirken meyhanenin sahibi Abaza Haydar tüm mal varlığı karşılığında Kumarbazın geberip gidene kadar müşterisi olmasını kabul etmiş. Böylece Abaza Haydar büyük bir servetin üstüne cuk diye konuvermiş. Bol efkarlı, sarı dumanlı günler Kumarbazın hayatındaki tek gerçeklik olmuş.
Böyle günlerin birinde kafası ''Leyla'' olan Kumarbaz alkolden damıttığı cesaretle meyhanenin karşısındaki Barbut Settar'ın kahvesine külhanbeyi edasında dalmış. Normal şartlarda kahveye böyle dalan birinin cezası Barbut Settar'ın raconunda dalak ya da karaciğer sökülmesi anlamına gelmesidir. Fakat mevzu bahis, kumarda bir kere bile yenilmemiş ama cismin kelimeye sığmamasına yenilmiş birisi olduğundan; bir defaya mahsus bir iltimas sağlamış, rivayete göre Settar'ın, Kumarbazın ciğerini sökmesinin bir nedeni de hikayenin bitmesine olanak sağlamakmış.
Sırtındaki ceketi külhani bir edayla savuran Kumarbaz cebindeki tüm parayı masaya vurarak oyuna dahil olmuş. Lakap icabı kahvede sadece barbut atılırmış, kırmızı cuha üzerinde nice koç yiğitlerin yelekleri köynekleri, servetleri ve bizatihi şerefleri bırakılmış
Racon gereği diğerleri masadan ellerini çekmiş. bkz; racon kesenle mekan sahibi kapışması.
Barbut Settar bu kafayla kumarbazı alt edip parasını marizleyeceğini düşünerek(racon felan hiç s...de değil) kumarbazla karşı karşıya gelmiş. Zar üstünlüğü doğal olarak Barbut Settardaymış, attığı zar ''seba-i dü' gelince masanın kulübberi ''Yok bir şey'' diye insafsızca inlemiş. Barbut raconu gereği, zarlar elle değil bardak vari bir cismin içinde sallanarak atılır ki bu aletin mahalli adı da Gottik'tir. Sıra Kumarbaza gelince zarları gottiğe koyup sallamaya başlamış. Kumarbazın kafası gottiğin içindeki zarlardan daha çok sallandığından zarları atarken elindeki gottiği de zarlarla beraber masaya fırlatıvermiş. Masadaki herkes ilk kez şahit oldukları bu olay karşısında kısa süren bir sessizliğin ardından basmışlar kahkahayı, rivayete göre kahkahaları civar dört köyden bile duyulmuş. Hatta bir rivayete göre Barbut Settar gülerken donuna kaçırmış.
Uzun soluklu gülüşlerin arkasından gelen derin sessizliği, en demli oraletleri içmiş olan Yan Cemal ansızın haykırıvererek bozmuş ''Buldum'' diye. Yerçekimi, suyun kaldırma kuvveti hatta düdüklü tencere bile bulunduktan sonra daha ne bulunabilir ki bu dünyada bakışları altında buluşunu açıklamış Yan Cemal.
''Buldum Durdu'nun lakabını buldum.'' demiş
''Bundan sonra Durdu olsa olsa Gottik Durdu olur.'' demiş.
Yeni bir buluşun ardından gelen derin bir anlamsızlığa kendilerini alıştıran ahali bu lakabın Kumarbazımızın bu dünya üzerinde taşıyabileceği tek lakap olduğuna karar vermişler. Ahali tarafından onaylanan lakaplar muhatabına afedersiniz bok yemeyi düşürür. Böylece namı dillere destan kumarbazımız artık Gottik Durdu olarak lanse edilir olmuş, o da iyi kötü demeden bu lakabı sahiplenip tekrar sosyal mecradaki yerini almış.
Anası sütünü tekrar helal edip ahirete intikal ettikten sonra tam on iki yıl boyunca Gottik Durdunun yenilmezliği devam etmiş taa ki o güne kadar...