Kerhanelerin hayatımızdaki önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. Kadın ve erkek olarak ayrı ayrı ilgi duyarız gayrı resmi bu kurumlara. Bir devleti hatta medeniyetleri ayakta tutan kurumların başında kerhaneler gelir. En başta bir erkeğin tecrübe noktasıdır kerhane, tek öğrendiği bir deliğe ait olmak değildir; asıl öğrenilen profesyonellikle duyguların kesin olarak birbirinden ayrılmasıdır. Bu tüm iş hayatımıza yansır; düzülürken hissizleşmeyi, arzu duyarken boşluğu ve en önemlisi elimizdeki işle uğraşırken hayal kurmayı öğretir bize. Bir erkeğin ilk öğretmeni karakol orospusudur, Şazende. Davetlere asla ve kata çağırılmaz Şazende. Bir delinin düğününe bile davet edilmez. Sanırsınız Marx'ın metresidir.
Kadınlar nezdinde kerhaneler imrenilirken iğrenilen bir kokuşmuşluk mabedidir. Kadınlar diyalektiği kitaplardan değil kerhanelerden dolayı bilirler. Eğer kerhaneler olmasaydı erkeklerinin sigara almaya gidip bir daha gelmeyeceklerini bilirler. Kadınlarla orospular arasında Sevr varii bir anlaşma vardır. Anlaşma kağıt üzerinde ne kadar imzalanmamış da olsa içten içe tüm ilişkilerimize ve alışverişimize sinmiştir.
Umuma kapatılmış olmasına rağmen, gözden çıkarılmayan ve bölgedeki bina sayısını hala beşte birini temsil eden otellerden birinin hikayesinin baş kahramanıdır Şazende. Şazende'nin evveli hakkında kimsenin bilgisi yoktur. Olayı inceleyen sosyologların hem fikir olduğu; Şazende'nin mutlu bir aile yaşantısı sürmediğidir. Mahalle filozoflarının bildikleri ise Şazende'nin annesinin de orospu olduğu ve Şazende'nin de bu mesleği devir teslim töreniyle annesinden aldığıdır. Kayıtlara göre Şazende profesyonel olarak bu mesleğe 70'li yıllarda, İzmir'in Basmane ilçesinde; tren istasyonun bitişiğindeki Paris Gazinosunda başladığıdır. (Orospu kelimesi toplum açısından çok fazla müstehcenlik, diğer bir bakışla aşşağılanmışlık içerdiğinden bu kelimenin yerine madam kelimesini reva görerek yazıya devam edeceğim.)
Bir madamın sahip olduğu 2 erkek vardır. Bunlardan birincisi pezevengi diğeri de aşık olduğu adamdır. Fakat madamların tarihine bakıldığında bu iki erkek tipinin de aslında madama sahip olduğu fikri oluşur ki bu tamamen yanılsamadan ibarettir. Madam'ın elinde intihar gibi bir seçenek her zaman durur ve pezevenk ile maşuk bu durumdan, tanrıdan korkar gibi korkarlar. Şazende'nin Basmane macerası ilk aşık olduğu adam olan Pire lakaplı 2 metrelik adamın, pezevenk R. tarafından öldürülmesiyle son bulur. Pezevenk R. pireye kızıp Paris gazinosunu yakmasıyla birlikte, buraları terk etmek farz olmuştur. Soluğu Mersin'de alırlar. Yerleşik bir gazino ararlarken edindikleri istihbarattan Pire'nin Mersin'in sayılı (taşaklı) ailelerinden olduğu anlaşılır ve topukları yağlayıp, ülkenin en kurtarılmış bölgesel haz zinciri olan Hatay'ın Soğukoluk Köyüne doğru uzarlar. Burada kendilerine en uygun otel olan Ayvazyan'ı mesken tutan Madam ve R. ilk zamanlarda hoş karşılanmazlar. Yeni tanıştığınız insan size kendisini açık etmezse; kim olduğunu, benliğinde ne yattığını, tarihin örümcek ağlı sayfalarında kimlerin sonsuza uzandığını söylemezse ondan tedirgin olursunuz. Tersi durumda ise çok konuşmak yalanla örülü bir duruma işaret eder ve anlattıklarının doğru olmadığını bilirsiniz. Konuşma varsa yalan olduğu bilinir, suskunluk doğruluk derecesini gizlediğinden bilinmezliğin ürkütücü esaretiyle sizi ölesiye rahatsız eder.
Böyle raconların en keskin çözümü sizi tanıyan birinin, sizi diğerlerine anlatmasıdır; tek bir cümlesi bile etraftaki tüm fırtınayı dindirmeye yeter de artar bile. Ayvazyandaki suları dindiren de iki yüz metre ötedeki otelin sahibi Ali Yalım olmuştur. R. İzmirde, Ali Yalımın kerhane tuvaletleri ihalelerinde kurşunlanmasını önleyen kahramandır. Öyle kerhane tuvaleti deyip geçmeyin, günümüzde bile ülkeye en çok vergi ödeyen kurum kerhane tuvaletleri birliğidir.
Ayvazyan, ön tarafında tüm şehri ayaklar altına alan manzaraya, arka tarafında ise ceviz ve incir ağaçlarının gölgelediği bir serinliğe sahip üç katlı, altmış iki odalı sayısız gizli geçitli tam teşkilatlı bir yapıdır. Otelin yapılış tarihi 50'lerden önceye denk gelir ve ülkeye ilk otomobilin 1907 yılında Fransadan tam 12 günde geldiği göz önünde bulundurulunca bu koca otelin yapımı eşeklere mal edilebilir. Oteli yaptıran rahmetli Josef Ayvazyan Allah'ın dağında bu oteli neden yaptırma zahmetine girmiştir bu da akıllardaki cevaplaması çok güç bir sorudur. Müzeyyen Senar 60'lı ve 70'li yıllarda bu otelde şarkı söylemiştir hatta Benzemez Kimse Sana şarkısı Ayvazyan'da yazılmıştır. Tüm bu detaylar göz önünde bulundurulursa, buraya fuhuş yuvası, kerhane gibi basitçe geçiştirilebilecek bir takım yaftalar yapıştırılamayacağı aşikardır. Bu otel cinselliğin yanında derin bir tarih ve sanata da tanıklık etmiştir. Cinsellik tatsız tussuz olan taş yığınına birazcık tutku katmak için sonradan eklenmiş bir özelliktir.
Şazende burada çalışırken hayatının en şaşaalı zamanlarını geçirmiştir. Paris Gazinosunda sarhoşlara kavun peynir olmaktan, üst düzey bürokratların, parası bol aristokratların arzusuna dönüşmüştür. R. ise Şazende sayesinde çevrede sevilip sayılan itibar gören bir pezevenge dönüşmüştür. Ve kim ne derse desin bu ülkenin en itibarlı adamları hatta tek beyefendileri pezevenklerdir. Gittikleri her yerde paşalar gibi ağırlanmışlardır ve arkalarından en ufak küfür dahi edilmez.
Bu kadar güzelliğin içinde dram olmadan olmaz ilkesiyle yola çıkan tarih, Şazende'nin eksiğini karşısına çıkarıvermiştir. Aşık olunan ve şefkat besleyen adam. Şans eseri o adam da otele yakacak odun kesip getiren Kabaklı olmuştur. Kabaklı kendini bildi bileli Ayvazyan'a eşekle odun getirirdi. Kendini tam olarak bildiği zamanlarda, aklı tavana değdiği günlerde, otelde neden bu kadar yakacağı ihtiyaç duyduğunu kavradığı dönemlerde insanlara daha bir dikkatle bakmaya başlamıştı. Ondan öncesinde zerre kafasını kaldırıp burda ne oluyor diye sormuşluğu yoktu. Kafasını kaldırır kaldırmaz göreceği ilk kişinin Şazende olacağını da herhalde benden başkası bilemezdi. Kabaklı, Şazendeyi gördüğü günden itibaren dağın başında derin bir inzivaya çekilmişti ve gözlerini kapattığında görebildiği tek şey Şazende'nin bakışıydı. Şazende'nin bakışında kelimelere sığmayan ama herkesin tahmin edebileceği o vurucu his vardı; bekleyiş.
Kabaklı ne zaman Şazendeyi düşünse ölecek gibi oluyordu. Hikaye bu ya Kabaklı hep öldü.
Şazende'ye dokunamadığı her gün Kabaklı için bir işkenceye dönüştü. Bu işin raconu nedir nasıl parayla sevişilir bilemeyen Kabaklı, bir gün tüm cesaretini ve parasını toplayıp R.'nin karşısına dikildi. Cebindeki tüm parayı çıkaran Kabaklı onu istiyorum dedi. R. o bakışlardan anladı ki; bu bakışın sonunda hikayeye kan bulaşacaktı.
R.'nin ortadan kayboluşu ve Kabaklı'nın elinde paralarla bekleyişi bir asır sürdü. Sonra Şazende geldi. Kabaklı Şazendeyi görünce kafasını yerden kaldıramadı, Şazende paraların hepsini alıp arkasını döndü ve gitti. Kabaklı sahneden koşarak uzaklaştı. Son sahnenin çok dramatik olduğunun farkına varan R olaya el attı. Her ne kadar pezevenk de olsa onun da duyguları vardı. ve kim ne derse desin dünyanın en merhametli insanları pezevenklerdir, hem kimse de mezarlarına tükürmez onların.
Köyde oteller hariç her şeyden bir tane vardı. Bir tane bakkal, bir tane fırın, bir tane pastane. Kabaklı'nın kısmetineyse pastanenin sahibi Gürbüz'ün kızı düşmüştü. Kabaklı Gürbüz'ün kızı Serapla bir kere sevişti ve o sevişmenin kerametinden toraman bir veled olan Tırrik Memet doğdu. Tırrik 2 yaşına geldiğinde Serap köyün tombalacısı Savaşla kaçtı. Bu Kabaklı'ya vuran son ikramiyeydi.
Kabaklı'nın yapacağı ilk iş gidip Şazende'yi otelden çıkarmaktı. Bir Madam'ı otelden çıkarmak için olmazsa olmaz iki şart vardır. Birincisi madam'ın aşkı, ikincisi ve nispeten daha kolayı ise pezevengi öldürmektir. Kabaklı en zorunu Şazende'nin kalbini almıştı, R.'nin dalağını mı alamayacaktı. Hem alamasa bile vız gelirdi, en azından yiğitçe öldü diye anılırdı. Yiğit ölür namı kalır deyimi kerhaneden çıkmadır, ama olur olmadık her yerde kullanan ahali bundan bihaberdir. R. Şazendeye ilk tutulan insan olması itibariyle, Şazende için her zaman en iyisini isteyecek olan kişidir. Kendisinde olan o gücü Kabaklı'da gören R. Kabaklı'nın elindeki kağıdı bile kesmez bıçağın sırtına sol böbreğini bırakarak Şazendeye son görevini yerine getirmiştir.
Aslı itibariyle hikayemiz de bir ölüm hikayesidir. Hikayenin kahramanları her gün ölenlerden oluşur. Şazende yatakta, R. kapını dışında Kabaklı ise bedeninde ölüp ölüp dirilmişlerdir hayatları boyunca. Her hikayede ve gerçeğin tam dibinde olduğu gibi en son kalan en çok ölen olur. Kabaklı, Şazendeyi eve kapattıktan beş yıl sonra Şazende dizanteriden ölmüştür. Şazende'nin ölümünü kabullenemeyen Kabaklıysa bir yıl sonra veremden rakı masasında mortu çekmiştir. Kabaklının oğlu Tırrik dönemin genelkurmay başkanı olup 80 darbesinde Soğukoluktaki tüm otellerin kapatılması emrini veren komutandır. Komisyon köyün adını değiştirip GÜZELYAYLA KÖYÜ koymuştur. Bu hikaye o günden beri Güzelyayla Köyünde doğan her erkek çocuğunun kulağına bir ezan gibi okunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder